İki yıl evvel henüz daha kalem bile tutamıyordum. Annem
ve babam çalıştıkları için anaokuluna gidiyordum. Abim de birinci sınıfa
gidiyordu. Anaokulunda bol bol elişi çalışması yapıyorduk.
Öğretmenimiz el becerimizi geliştirmek için bunları
yaptırıyordu sanırım. Ev ödevi olarak ta el işi ödevi veriyordu.
Annem veya babam hangisi müsaitse akşam yemekten sonra
elimizde makas, yapıştırıcı oturuyorduk halının üzerine. Ben genelde
uzanıyordum. Babam da bana kızıyordu: Oğlum adam gibi otursana diye.
Ama ne de olsa ben daha küçücük çocuktum. Babam iş
yorgunluğu ve işyerindeki stresle biraz sinirli oluyordu genelde. Ama
kardeşimle beni sevdiği kesindi. Benden çok kardeşime daha fazla kızardı.
Ya annem o da aynı babam gibi bir sabreder, iki sabreder
o da sonunda patlardı. Abim ise ev ödevini yapardı yapmasına ama hemen çabuk
sıkılırdı. Salonun içinde şöyle bir tur atar, bana çatar en sonunda da babamdan
fırçayı yerdi. Bense bu durumda sessiz kalır fırçanın bana atılmasının önüne
geçerdim. Anneme göre ben sevimliyim ve kurnazım. Aslında sevimliyim doğru, ama
kurnaz değilim.
Sadece abim gibi değilim. Ben de ödev yaparken
sıkılıyorum ama napim, ödev benim ödevim yapmazsam olmaz. Birde sınıfa ödev
yapmadan gidip kızların gözünden düşmek var. Böyle olunca da havamız sönüyor.
Onun için babamı ne kadar sinirlendirsem de ödevimi bitiresiye kadar sessiz
kalmayı tercih ediyorum. İşte böyle böyle bu elişi modellerini yaptık babamla.
Ben şimdi ikinci sınıfa geçtim. Ama bu güzel elişlerini
de atmadım. Annem saklıyor, amcama göstereceğiz. O beni çok sever ve benim
elişlerimi hep beğenir ve saklar. Ben amcamla iyi anlaşıyorum. O beni bende onu
çok seviyorum. Abim duymasın…